People with red hair are supposed to get mad very easily,...,and he had very red hair.
That's the whole trouble. You can't ever find a place that's nice and peaceful, because there isn't any. You may "think" there is, but once you get there, when you're not looking, somebody'll sneak up and write, "Fuck you" right under your nose.
I'm the most terrific liar you ever saw in your life. It's awful. If I'm on my way to the store to buy a magazine, even, and somebody asks me where I'm going, I'm liable to say I'm going to the opera. It's terrible.
It's such a stupid question, in my opinion. I mean, how do you know what you're going to do till you it? The answer is, you . I I am, but how do I know? I swear it's a stupid question.
Her neyse, atom bombasını keşfettiklerine çok memnunum bir bakıma. Yeni bir savaş olursa, gider bombanın tepesine otururum. Bunun için gönüllü giderim, yemin ediyorum.
Derdi ki, dünyadaki evli erkeklerin yarısı homoymuş, ama kendileri bile öyle olduklarını bilmezlermiş. Eğer eğiliminiz varsa, bir gece içinde homo olabilirmişsiniz. Felaket korkuturdu bizi. Homo olacakmıyım acaba diye dertlenir dururdum...
Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne ...
Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta yetişkin hiç kimse, yani benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyor...
Phoebe'ye "Little Shirley Beans" adlı plağı almak istiyordum. Çok zor bulunan bir plaktı. Plak, iki ön dişi düştüğü için çok utandığından evinden dışarı çıkmayan küçük bir kız çocuğu hakkındaydı.
Çocuk müthişti. Kaldırımda yürümüyordu, ama kaldırımın hemen dibinden, dümdüz bir çizgide yürüyormuş gibi yapıyordu, çoğu çocuklar gibi ve durmadan, "Yakalarsa birini biri, çavdarlar arasında," şarkısını söylüyordu. Güze...
O rahibeleri bu yüzden sevmiştim. Anlıyordunuz, her seyden önce, onlar hiç bir zaman öyle şatafatlı yerlerde yemek yemezlerdi. Onların hiç bir zaman şatafatlı bir yerde yemeğe gitmediklerini düşününce felaket üzüldüm.
Bu iki rahibenin bana Katolik olup olmadığımı sormadıklarına bu nedenle memnun olmuştum. Sorsalardı, konuşmamız berbat olmazdı, ama ben de herhalde farklı davranırdım.
The goddamn movies. They can ruin you. I'm not kidding -Holden Caulfield
Boy, it began to rain like a bastard. In buckets, I swear to God. All the parents and mothers and everybody went over and stood right under the roof of the carrousel, so they wouldn't get soaked to the skin or anything, but I stuck around on the benc...
Life is a game, boy. Life is a game that one plays according to rules.
I like to be somewhere at least where you can see a few girls around once in a while, even if they're only scratching their arms or blowing their noses or even just giggling or something.
I can be quite sarcastic when I'm in the mood.
I think that once you have a fair idea where you want to go, your first move will be to apply yourself in school.